Parkinson Hastalığı Nedir?
İlk kez 1817 yılında James Parkinson tarafından tanımlanan Parkinson hastalığı, beyin hücrelerinde kayıpla seyreden ve yavaş ilerleyen bir rahatsızlıktır. Genellikle sinsice başlayan Parkinson hastalığının belirtileri zamanla artmaktadır. Parkinson hastalığı, beyinde dopamin adı verilen, beyin hücrelerinin birbirleriyle haberleşmesini sağlayan maddeyi üreten hücrelerin bozulması sonucu ortaya çıkar. Beyinde dopamini üreten hücreler hareketlerin kontrolünden, uyumundan ve akıcılığından sorumludur.
Parkinson hastalığı ne zaman ortaya çıkar ve sıklığı nedir?
Hareketlerde yavaşlık, dinlenme halindeyken titreme, psikiyatrik rahatsızlıklarla kendini belli eden hastalık, çoğunlukla 60 yaş sonrası kişilerde görülür. Ancak genetik nedenlerle 40’lı yaşlarda da rastlanabilir. Parkinson hastalığı, 40-70 yaşlarında başlamakla birlikte genellikle 65 yaşından sonra ortaya çıkmaktadır. İleri yaş hastalık için bir risk faktörüdür. Toplumda 65 yaş üzerinde her 100 kişiden birinin Parkinson hastası olduğu kabul edilmektedir. Parkinson belirtileri, hastaların sadece yüzde 5’inde 20-40 yaş arasında başlamaktadır. Bu hastalarda genetik geçiş söz konusudur. Parkinson hastalığı, erkeklerde daha sık görülmektedir. Birçok ülkede
kapı-kapı dolaşılarak toplumun 50 yaş üzerindeki kesimlerinde yapılan bilimsel araştırmalarda Parkinson hastalığının görülme sıklığı yaklaşık 100.000’de 100-150 arasında bulunmuştur. Toplumda 65 yaş üzerinde her 100 kişiden birinin Parkinson hastası olduğu kabul edilmektedir. Yurdumuzda da Parkinson hastalığı görülme sıklığının benzer oranlarda olduğu göz önüne alındığında, yaklaşık 70-100 bin hastanın var olduğu kabul edilebilir.
Atipik Parkinson veya Parkinson plus hastalıklar erken dönemlerde Parkinson hastalığını taklit edebilirler. Klasik Parkinson diyebilmek için ana bulgulara ek olarak kısa dönem bile olsa hastanın Levodopa’ya yanıtı iyi olmalıdır. Atipik Parkinson hastalığı denildiğinde multiple sistem atrofisi, ilerleyici supranukleer palsi ve kortikobazal dejenerasyon dediğimiz hastalıkları sayabiliriz. İkincil parkinsonizm nondejeneratif olarak tanımlanabilen farklı nedenlerin sonucunda görülür; bunlar ilaç kullanımı, toksine maruz kalma, beyinde su toplama ya da beyin tümörü olabilir.
Parkinson Hastalığının Nedenleri Nelerdir?
Parkinson hastalığı beyinde dopamin üreten bölgedeki hücre kaybı nedeniyle bu maddenin az salınımı sonucu oluşur. Bu hücre kaybına zirai ilaçlar gibi kimi kimyasallar neden olabilmekle beraber, genetik faktörler de sebep olabilmektedir. Beynin bir yarısındaki kara çekirdekteki hücrelerin yaklaşık %80’i hasara uğrarsa, o hücrelerin akson uçlarının bağlandığı çizgili cisimdeki dopamin eksikliği karşı beden yarısında hareket bozukluğuna yol açar ve Parkinson hastalığı belirtileri tek yanlı olarak ortaya çıkmaya başlar. Hastalığın seyri boyunca her iki kara çekirdekte de dopamin üreten hücrelerin sayısı yavaş bir şekilde azalır.
Parkinson Hastalığının Belirtileri Nelerdir?
Parkinson hastalığı beyin sapında dopamin üreten bölgedeki hücre kaybı nedeniyle bu maddenin az salınımı sonucu oluşur. Hastaların hareketleriyle ilişkili olan bu bulguların yanında birçok farklı şikayeti de olabilir. Parkinson hastalığının ilk belirtileri, hastaların yaklaşık %70’inde dinlenme halinde ortaya çıkan el parmaklarında, el ya da kolda, bazen de ayakta titreme, %30 kadarında ise hareketlerde yavaşlama ve uzuv hareketlerinde tutukluk olabilmektedir. Yorgunluk, bilişsel fonksiyonlarda azalma, depresyon, anksiyete, davranış bozuklukları, görme ile ilgili bozulmalar, kilo kaybı, uyku anormallikleri ve ağrı gibi farklı şikayetlerde olabilmektedir.
Klasik bulguları (tremor) titreme, (rijidite) katılık, (bradikinezi) hareketlerde yavaşlama ve (postural instabilite) ayakta duruş bozukluğudur. Parkinson hastalığı sıklıkla yavaş yavaş ortaya çıkar ve vücuttaki bulguları sıklıkla asimetriktir. Kademeli olarak hastalığın durumunda ilerleme görülür. Dopaminerjik ilaçlara yanıt vardır.
Parkinson Hastalığı Günlük Hayatı Nasıl Etkiler?
Parkinson hastalığının ana bulgularını tek tek ele alırsak;
Titreme (İstirahat Tremoru): Başparmağın kontrolsüz hareket etmesi, çene ve dudakta oluşan titremeler, bazen bacak kaslarında olan seğirmeler eşlik edebilir. Parkinson hastalarının büyük çoğunluğunda hasta ve ailesinin dikkatini çeken ilk belirti heyecan ya da stresin tetiklediği, gelip geçici olabilen, bir el parmağında veya elde ortaya çıkan, dinlenme halinde gelen titremedir. Unutmamak gerekir ki her el titremesi Parkinson hastalığı anlamına gelmez. Parkinson hastalığındaki titreme eller istirahat halindeyken olur. Daha seyrek olarak hastalık dinlenme halinde ortaya çıkan ayak titremesiyle başlayabilir. Stresli ve heyecanlıyken olan, kahve ya da ilaç tüketimi sonrası gelişen, ya da esansiyel tremor denilen ailevi geçişli tremor hastalığı ile görülen titremelerden ayırt etmek gerekir. Titreme uyku sırasında kaybolur, uyku yüzeyelleşince tekrar ortaya çıkar ve hastayı uyandırabilir. Ayrıca titreyen uzvun istemli olarak hareket ettirilmesi sırasında da titreme kaybolur. Özellikle genç yaştaki hastalarda ilk belirti distoni olarak adlandırılan, istem dışı bir ayağın içe doğru dönük halde kasılması ya da ayak parmaklarının aşağı doğru kıvrılması şeklinde bulgu da görülebilir.
Hareketlerde Yavaşlama (Bradikinezi); Parkinson hastalığı tanısı için önce hareket yavaşlığı yani “bradikinezi” saptanmalıdır. Parkinson Hastalığında harekete başlama ve hareketi devam ettirmede zorlanma sık görülen bulgularıdır. Hastalar sıklıkla kısa adımlarla yürürler ve kaslarda sertleşme nedeniyle vücut ağrıları olur. Hareketlerdeki yavaşlık zamanla günlük yaşam faaliyetlerinin tümünün belli bir yavaşlıkta olmasına yol açar. Hastaların basit günlük işlerini yapmaları sırasında, özellikle düğme ilikleme, kravat ve ayakkabı bağlama, yazı yazma ve çatal-bıçak kullanma gibi incelik isteyen işlerde başlangıçta hafif derecede hissettikleri güçlük giderek artar. Koltuğa otururken kendilerini yüksekten bırakırlar, adeta koltuğun içine bir çuval gibi düşerler. Yukarıda sözü edilen istemli hareketlerin yavaşlamasının yanı sıra gözleri kırpmak ve yürürken kolların sallanması gibi farkında olmadan otomatik olarak yaptığımız hareketler de azalır veya kaybolur.
Yüz ifadesinde donukluk (hipomimi): Doğal yüz ifadesini oluşturan yüz kasları hareketlerinin (mimikler) ve göz kırpma gibi otomatik hareketlerin azalmasına bağlı olarak, hastalarda sabit bir bakışın eşlik ettiği donuk bir yüz ifadesi gelişir. Hasta bu durumdan dolayı yakınmaz, ancak bu durum daha çok hasta yakınlarının dikkatini çeker.
Rijidite (Uzuv kaslarının sertleşmesi): Bazı hastalar uzuvlarını gevşetmekte sertlik hissinden yakınır. Bununla birlikte kas sertliği çoğu kez hastanın bir yakınması olmayıp hekimin fizik muayenede pasif harekete karşı bir direncin varlığını saptamasıyla tanınır. Normalde kasların dinlenme halinde hafif bir gerginlikte olmaları gerekirken, sertleşme varlığında dinlenme halindeyken bile aşırı gergin ve elle hissedilebilen belli bir sertlikte oldukları görülür. Parkinson hastalığında kaslarda sertleşme en sık dirsek, el bileği, diz veya ayak bileği gibi eklemlerin muayenesinde saptanır. Hastalık ilerledikçe sırt kaslarının sertliği ve yavaşlık hastanın yatakta bir yandan diğer yana dönmesini zorlaştırır.
Duruş bozuklukları: Birçok Parkinson hastası öne doğru hafifçe eğik durma eğilimindedir. Yürürken ve ayakta dururken bu durum daha belirgin olur. Çok ender olarak, belden yaklaşık 90 derece öne eğilme hali gelişebilir (kamptokormi), ancak bu hastalar sırtüstü uzanabilirler, yani omurgada kalıcı bir şekil bozukluğu yoktur.
Konuşmada Değişimler: İlk değişiklik genellikle yumuşak tonda bir konuşma şeklindedir. Konuşma hızında artış veya alçak ses tonuyla konuşma, konuşurken yüz mimiklerinin azalması ve konuşmanın monotonlaşması parkinson bulguları arasında yer alır. Kelimeler arasında alışılmış aralar yoktur ve konuşma kelimeler iç içe girmişçesine anlaşılmaz hale gelebilir.
El Yazısının bozulup küçülmesi (Mikrografi); Ani gelişen el yazısındaki kötüleşmeler, kelimelerde küçülmeler veya kelimelerin yakın yazılması parkinson hastalığını akla getirmelidir.
Yürürken kilitlenme ve düşmeler: Parkinson hastasının yürürken otomatik olarak yapılan kol sallama hareketleri azalır veya kaybolur. Dönüşler yavaşlamıştır ve çok sayıda minik adımla vücut tek bir bütün halinde döner. Küçük adımlarla yürüyen ve öne eğik duruşa sahip olan ileri evredeki bazı Parkinson hastaları, yürüme başlangıcında kendiliklerinden öne doğru daha fazla eğilirler ve ellerinde olmaksızın adımlarını giderek hızlandırırlar ve istedikleri zaman duramazlar. Bu şekilde birkaç adım kadar sonra öne düşebilir ya da bir engele çarpabilirler. Hastaların, fizyoterapistin önereceği denge ve duruş egzersizleri yapmaları, baston ya da yürüteç kullanmaları ya da bakıcının desteğiyle yürümeleri düşmelerini önemli ölçüde önleyecektir.
Postural instabilite (Denge bozukluğu):
Yutma zorluğu: Parkinson hastalığının ileri evrelerinde, yutma kaslarının hareket azlığına bağlı olarak, gıdaların yutulmasında güçlük ortaya çıkabilir. Yutma hızının azalmasının yanı sıra çiğneme süreci de yavaşladığı için yemek ağzın gerisinde ve boğazda birikir.
Diğer Görülen Bulgular Şunlardır;
Bağırsak hareketlerinin azalması ile kabızlık şikâyeti özellikle erken dönem belirtilerindendir.İdrara çıkma da zorluklar, ağızda salya birikmesi, ayakta duruş pozisyonunda bozulmalar, ayaklarda şişme, ciltte yağlanmanın artması, aşırı terleme, tansiyon düşüklüğü, cinsel işlev bozuklukları görülebilir.
Bu belirtiler, hastaların hemen hepsinde tek bir beden yarısında ortaya çıkar ve zamanla daha hafif olmak üzere karşı beden yarısında kendini gösterir. Hastalığın ilerleme hızıyla belirtilerin türü ve şiddeti hastadan hastaya değişiklik göstermektedir.
Ruhsal, zihinsel, duysal, duyusal ve uykuya ilişkin belirtiler. Demans, depresyon, ağrılar ve duysal yakınmalar, koku duyusunun kaybı, uykusuzluk, Uykuda hareketlilik (REM uykusu davranış bozukluğu), gündüz uyuklama hali görülebilmektedir.
Parkinson Hastalığının Tanısı Nasıl Konulur?
Parkinson tanısı, hekim tarafından hastanın şikayetleri ve hastalık geçmişinin dinlenmesinin ardından yapılacak nörolojik muayene ile konulur. Ancak, farklı hastalıklardan da şüphelenilen kimi hastalarda MR, kan tetkikleri, lomber ponksiyon (bel bölgesinden bir iğneyle omurga kanalına girilerek beyin-omurilik sıvısı alınması işlemi) gibi ek tetkikler uygulanabilir.
Parkinson Hastalığının Tedavisinde Hangi Yöntemler bulunmaktadır?
Parkinson hastalığında belirtilerin tedavisi esas olarak ilaçlarla yapılır. İlaç tedavisi ile beyindeki dopamin maddesinin üretim açığı kapatılıyor. İlaçlar mevcut şikayetlerin azalmasını sağlasa da hastalığın ilerlemesini önleyemiyor. Dolasıyla günümüzde Parkinson’un kesin tedavisi bulunmuyor. Tedavide hastanın yaşı, hastalığın belirtileri ve evresine bağlı olarak tedavi yöntemi belirleniyor.İlaç tedavisi ile şikayetlerin ortadan kalkması sağlanıyor ve hastalığın ilerlemesi yavaşlatılıyor. Hastalıkta 65 yaş sınır olarak kabul edilir ve daha genç veya daha ileri yaşlardaki hastalarda tedavi seçenekleri farklı olur. Seyrek olarak, ilaç tedavileriyle kontrol altına alınamayan şiddetli titreme varlığında ya da ileri evredeki hastalarda yaşam kalitesini bozan “açılma ve kapanma” dönemleri ya da ilaç dozunu artırmayı kısıtlayan istem dışı hareketlere yol açan yan etkiler söz konusu olduğunda cerrahi yöntemlere de başvurulmaktadır. Cerrahi tedavi ilaç tedavisi yetersiz kaldığında ya da yoğun yan etkiler gelişirse tercih edilebilir. Beyin pili (derin beyin stimulasyonu) ve beyne lezyon cerrahisi (ablatif yöntemler) olmak üzere iki seçenek bulunuyor. Beyin pili yöntemi ile parkinson’un etkinleri önemli ölçüde azaltılıyor ve kişinin hem günlük hayatını hem de konforunu kısıtlayan eylemlerde düzelme görülüyor.
Tedavi protokolü her hastada farklı olmakla birlikte, tedavi seçiminde dikkat edilecek özellikler şöyle özetlenebilir:
• Hastanın bulunduğu yaş
• Hastalık evresi
• Önde gelen belirti (titreme, hareket yavaşlığı vb.)
• Mesleğini sürdürme veya emekli olma durumu
• Basit bellek kusurları ya da günlük yaşantısını aksatacak derecede unutkanlık olması
• Hayal, hezeyan veya dürtü kontrol bozukluğu gibi psikiyatrik sorunların bulunması
• Hastanın eşlik eden başka sağlık sorunları ve almakta olduğu diğer tedaviler.
Parkinson Hastalığında İlaç Tedavisi Nelerdir?
Levodopa, günümüzde Parkinson hastalığı belirtileri üzerinde en fazla etki gösteren ilaçtır. Levodopa yemeklerden yarım veya bir saat önce aç karnına alınmalıdır. Eğer midede proteinli gıdalar (et, süt, sütlü gıdalar, yumurta vb.) varsa, ilaç mideden bağırsaklara geçişi sırasında ve kan-beyin seddini aşarken, proteinlerin parçalanmasıyla oluşan aminoasitlerle yarışmaya girer ve beyne geçen ilaç miktarı çok azalır, dolayısıyla klinik etkinliği zayıflar. İlacı yemekten sonra alan hastalarda doz miktarı değiştirilmeden aç karnına almaları sağlanırsa ilacın etkinliğinin yaklaşık iki misli arttığı görülür.
Levadopa /Karbidopa İntestinel Jel Tedavisi Nedir?
Duodopa®, levodopa ve karbidopanın kartuş içinde jel halinde hazırlanmış bir formudur. Bu kartuş jel halinde hazırlanmış olan ilacın cerrahi girişimle onikiparmak bağırsağına yerleştirilmiş ince bir tüpten bir pompa sistemiyle sürekli olarak verilebilmesi için tasarlanmıştır. Duodopa®, hastalığın ileri evresindeki, levodopanın etkinliğinin kısalmış olduğu, şiddetli diskinezileri veya yutma zorluğu olan seçilmiş hastalarda kullanılabilir. Duodopa® 20 mg/ml levodopa ve 5 mg/ml karbidopa içermektedir. Uygun hastalarda yaşam kalitesini belirgin şekilde düzelten ileri evre Parkinson hastalığı’nda tercih edilen cihaz destekli bir tedavi yöntemidir.
Parkinson Hastalığında Beslenme Düzeni Nasıl Olmalıdır?
Günlük besinler, bünyeye uygun miktarda sebze, bakliyat, meyve, yeterli protein, karbonhidrat ve az miktarda sıvı yağ ve az tuz içermelidir. Hastalar aynı zamanda düzenli aralıklarla beslenmeli, düzenli beden hareketleri yapmaya yetecek kadar kalori almalı ve aşırı yemekten kaçınmalıdır. Aşırı kilo alınması yavaşlamış olan beden hareketlerini daha da ağırlaştırabilir. Günde 1.5-2 litre su tüketmelidir. Parkinson hastalığı genellikle ileri yaş hastalığı olduğu için, yaklaşık altı ayda bir kanda üre, şeker, kolesterol, B12 vitamini, homosistein düzeyleri ve tiroid bezi fonksiyonları (TSH) dahil olmak üzere, tarama şeklinde kan biyokimyasının araştırılması uygun olur.
Parkinson Hastalığı Tedavisinde Baklanın Yeri Nedir?
Baklanın yeşil kabukları ve yaprakları, vücutta dopamine çevrilerek kullanılan levodopa maddesi içermektedir: 40 gram bakla yaklaşık 130 mg levodopa içerir. Baklanın tanelerinde levodopa bulunmaz. Baklayla birlikte Madopar®, Sinemet® veya Stalevo® adlı ilaçlar çok düşük dozda kullanıldığında baklanın içerdiği levodopa beyne ulaşmış olur. Özellikle levodopanın etkisinin kısalmış olduğu doz sonu kötüleşmesi yaşayan hastaların tedavisinde, hastaya her levodopa dozuyla birlikte birkaç adet pişmiş veya haşlanmış bakla veya çiğ olarak doğranmış ve üzerine limon sıkılmış bakla ya da taze bakla yaprakları yemesi önerilebilir, aşırı miktarda olmamak üzere yenilecek bu gıda ile “açık” dönemlerin süresi belirgin olarak uzamaktadır. Fazla miktarda yenildiğinde ise yüz, boyun veya uzuvlarda istem dışı oynamalar (diskineziler) ortaya çıkabilir. O takdirde levodopa ilacının dozu biraz daha azaltılmalıdır. Diğeryandan bakla tüketen hastanın aldığı levodopa miktarını doğru hesaplamak oldukça zordur. Hekiminin önerisi olmadan fazla miktarda bakla tüketen hastalar kendilerini levodopanın tüm yan etkilerine açık hale getirmektedirler. Acil servise başvurmayı gerektirecek şiddette diskinezileri olan çok sayıda hasta kayıtlara geçmiştir.